Dudaklarına akan tuzlu sıvının dilinde bıraktığı tat, gözlerindeki
buğulanmanın perdelerinin açmıştı. Tüm duyu organları
arasındaki bu sıkı münasebet bugün de iş üzerindeydi. Boğazındaki bitmek
bilmeyen bu kuruluk hissi de eklendiği vakit, tüm o sersemliği dile gelerek
doğrulması gerektiğini ısrarla tekrar ediyordu. Nihayet gözlerini diktiği çukur derinlikten kendini
alarak tüm ağırlığını sırtına vermeye, daha sonrasında ise kollarıyla
destekleyerek doğrulmaya yeltendi. Ancak tüm denemelerinin sonu hüsranla
bitmişti, vaziyetinden bihaber olarak son bir kez daha doğrultmaya çalıştığı narin
bedeni en sonunda takati kalmayarak sere serpe yığıldığında gözlerinde canlanan
görüntü oldukça manidardı; kendini, durmak bilmeyen çağıltısıyla huzura
değdiren bir nehrin kenarında görüyordu. Gökyüzünün enginliğine yeryüzünün yeşilliği
eşlik ediyor, her ikisi de adeta ihtişamlı bir tablonun en gözde detaylarını
ele verircesine birlik oluşturuyorlardı. Gözlerinde parıldayan güneş, bacaklarındaki hissizliğin kayboluşu ve ellerindeki narin çizgilerin
belirginliği onu kapalı olduğu bu ‘şey ’den çok daha uzaklarda olduğunu
hissettiriyordu, tam o an göğsünün derinliğine
doğru akan ılık bir his bedeninin kuvvetlenebilmesi için çaba sarf ediyordu. Vücudunda
çoğalan kuvvetin farkına vararak çıplak ayaklarını toprağın üzerine bıraktığında,
aklında beliren tek düşünce; suydu. Kana kana içebilmenin umudu, güneşin
doğrulttuğu ışıkların nehrin üzerinde ettiği ahenkli dans ve kulaklarına dolan çağlayanın
sesi. Nihayet adımlarını koşarcasına hızlandırarak nehrin kenarında eğildiğinde
duraksayarak suyun üzerinde şekillenmeye başlayan görüntüye dikkatini verdi. Omuzlarına
dökülen kumral saçlarının çevrildiği oval suretine kondurulmuş iki koyu göz ve
ince dudakların birleştiği ufak tefek kafasının yanında silueti andıran fakat
anlamsız bir şekilde kendisine çok benzeyen bir suretin daha aynı yansımaya bakıyor
olduğunu gördü. Narinliğiyle açılmış dudaklarının arasından tek bir söz dahi
çıkamadan kulaklarına dolan gürültüyle göğsü adeta patlayacak hale gelmişti.
Seslerin geldiği yere kayan gözlerini yukarıya doğru kaldırdığında kafasının üzerinde yükselen ahşap kalınlığa hayretle bakakalmışken bir anda açılmaya başlayan ahşaplar saatlerdir kapalı kaldığı bu ufak hapsine gerçek aydınlığın süzmelerini sızdırıyordu. Kırpıştırdığı gözleri kendisine uzanan ele doğrulduğunda başka bir seçeneğinin olmadığını anımsayarak sırtındaki ağırlığı kuvvetlendirdi ve kendisine uzanan ele karşı kendi elini bıraktı.
Seslerin geldiği yere kayan gözlerini yukarıya doğru kaldırdığında kafasının üzerinde yükselen ahşap kalınlığa hayretle bakakalmışken bir anda açılmaya başlayan ahşaplar saatlerdir kapalı kaldığı bu ufak hapsine gerçek aydınlığın süzmelerini sızdırıyordu. Kırpıştırdığı gözleri kendisine uzanan ele doğrulduğunda başka bir seçeneğinin olmadığını anımsayarak sırtındaki ağırlığı kuvvetlendirdi ve kendisine uzanan ele karşı kendi elini bıraktı.